Nerde kalmıştık? Yazıya ara verdim çünkü şahin saldırısı oldu az önce. Neyse ki kazasız belasız atlattık bu sefer de. Evet, doğru okudunuz, tavuklarımıza arada şahin saldırıyor. Yapacak bir şey yok. Onlar da bir şekilde beslenmek zorunda. Ama ben de kızları korumak zorundayım. Bu savaş hep olacak.
Tamam konuya döndüm, sakin. Evet, birkaç yıl arazi aradıktan sonra şimdiki yerleşkemizi bulduk. Tamam, şehre biraz uzak ama en azından yolu var. Nedense aklıma hep eski devlet kurumu Y.S.E. geliyor. Eskiler bilir açılımını, Yol, Su, Elektrik. Bu sıralama arazi seçiminde de geçerliymiş. Benden size tavsiye, arazi bakıyorken bu sıralama aklınızda olsun. Önem sırası aynen böyle oluyor çünkü.
Durun, bir problem daha çıktı. Evet, sürekli problem çıkıyor, maalesef. Biz, tarım yapmayı bilmiyorduk. 🙂 Böylece birkaç yıl sürecek okuma, araştırma dönemi başladı. Araştırmalarım sonucu şunu anladım. Ben geleneksel tarım yapmak istemiyordum. Hem ekonomik olarak hem de ekolojik olarak sürdürülebilir gelmiyordu bana. Evet, ekolojik olma takıntımız var. Diğer türlüsü zaten şehirde de soframıza geliyordu. “Integrated farming”, “natural farming” vb diye aratırken Allan Savory’nin Holistic Management’ını buldum, aldım, okudum ama pek de birşey anlamadım. Bana ağır gelmişti. Derken bir arkadaşım bana daha basitten başlamam için bir “keyword” verdi: “Permakültür”. (Selam Tuna. 🙂 Permakültürü araştırınca tam da benim ihtiyacım olan şey olduğunu gördüm. Nedendir hala bilmiyorum, rekabeti sevmiyorum. İşbirliğini hep daha çok sevmişimdir. Permakültür de bize doğayla rekabet içinde değil işbirliği içinde olmamızı salık veriyordu. Çok hoşuma gitmişti. En kısa zamanda Türkiye Permakültür Ensititüsü’nden Permakültür Tasarımcı Sertifikası’nı aldım ve başladım işe koyulmaya.
Nerden mi başladım? Tabi ki eğitimlerde klasik olarak gösterilen meyve bahçesi altında kanatlı hayvan yetiştiriciliğinden. Şu anda ana meyvemiz ceviz olmakla beraber zeytin, kayısı, erik, dut, incir fidanlarımızın altında tavuk yetiştiriciliği yapıyoruz.
Yalnız şunu eklemeden bitirmeyeceğim. Burada anlatırken sanki her şey çok kolay olmuş gibi bir anlam çıksın istemiyorum. Permakültür eğitimi mükemmel bir eğitim olmasına karşın bu işleri yapabilmek için yetiştirilen ürüne özel olarak daha birçok şey öğrenilmesi gerekiyor. Bizim için ceviz ağacı ve tavukçuluk mesela. Hala bir çok şey öğrenip denemeler yapıyoruz. Bu öğrenme süreci öyle üç beş yılda bitecek bir şey de değilmiş. Arazisini satın aldığımız Tahsin Abi’yle dertleşirken ona “Valla ben bu işi hala öğrenemedim demiştim.” Onun verdiği cevap hala aklımda: “ Sen dur daha, ben 10 yıldır sütçülük yapıyorum, ben daha öğrenemedim bu işi”.
Evet, şimdilik bu kadar. Siz de bizim gibi öğrenmeye ve denemeye meraklıysanız gerisini yazılarımızda okuyabilirsiniz. Şimdilik bu kadar. Yazılarda görüşmek üzere bizi takip etmeyi unutmayın.[/vc_column_text]